Türkiye, yılda milyarlarca liralık tıbbi cihaz ve biyomalzeme ithalatı yapmaktadır. Özellikle ortopedi implantları, dental malzemeler, kardiyovasküler stentler ve yara örtüleri gibi ürün gruplarında yüksek oranda dışa bağımlılık söz konusudur. Bu durum, yalnızca ekonomik bir yük oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda stratejik bağımlılık riskini de beraberinde getirir.
Yerli biyomalzeme üretiminin yaygınlaşması, sağlık ekonomisine çok yönlü katkılar sağlar. Öncelikle ithalat giderleri azalır, bu da kamu sağlık bütçelerinin daha verimli kullanılmasını sağlar. İkincisi, yerli üretimle birlikte teknoloji transferi süreci başlar ve ülkeye özgü bilgi birikimi oluşur. Bu bilgi birikimi, sonraki nesil ürünlerin daha kaliteli ve uygun maliyetli üretilmesini sağlar.
Ayrıca yerli üretim, istihdam olanaklarını artırır ve AR-GE yatırımlarını tetikler. Özellikle biyomalzeme üretiminde kullanılan ileri teknoloji prosesler (örneğin yüzey mühendisliği, nano-yapılandırma, sterilizasyon sistemleri) birçok alt sektörü de harekete geçirerek ekonominin diğer alanlarına da pozitif etki yapar.
Bu nedenle Türkiye’nin sağlık stratejileri içinde yerli biyomalzeme üretimi yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda makroekonomik bir öncelik olarak ele alınmalıdır. Uzun vadede, ihracat potansiyeli olan biyomalzeme markalarının doğması ve Türkiye’nin bu alanda bölgesel bir üretim üssü haline gelmesi mümkündür.